1890'larda keşfedilen disleksi, kişinin okuma ve yazma fonksiyonlarında problem oluşturan bir hastalıktır. Günümüzde birçok insan disleksi hastası olmadığını bilmeden yaşam sürdürmeye devam ediyor. Yaygın olarak ilkokul çağında anlaşılan bu durumun erken dönemde tespit edilmesi, çocuğun topluma kazandırılması açısından oldukça önemlidir.
Disleksi diğer adıyla öğrenme güçlüğü, kişinin normal zeka düzeyinde olmasına karşın okuma, yazma ve dil becerilerini öğrenme ve geliştirme konusunda güçlük çekmesidir.
Nörolojik bir durum olan öğrenme bozukluğu hastalığı, beynin kelimeleri farklı işlemesi sonucu kişinin bu kelimeleri hecelemesini, tanımlamasını ve çözümlemesini zorlaştırır. Genel olarak okuma bozukluğu olarak bilinen hastalık, beynin dili işleyen alanlarını etkileyerek dikkat ve hafızayı da etkileyebilir. Disleksi bozukluğu olan bireyler genellikle normal bir zeka düzeyindedir ve görüşleri ile ilgili bir problem yaşamazlar. Ayrıca okulda özel bir ders alarak topluma kazandırılabilirler. Bireye duygusal destek verilmesi bu süreçte hastalıkla başa çıkılması için oldukça önemlidir.
Disleksi belirtileri yaşa ve bireye bağlı olarak farklılık gösterebilir. Öğrenme güçlüğü çeşitleri 6 farklı şekilde meydana gelir.
Fonolojik Disleksi: Bu tip disleksi olan kişide işitsel öğrenmeden daha çok görseli işleme sorunu ortaya çıkar.
Yüzeysel Disleksi: Kelimelerin yazılması ve tanınmasında zorluk çekilmesi tipidir.
Görsel Disleksi: Fiziksel nedenlerden veya bilişsel nörolojik nedenlerden kaynaklanan okumada güçlük oluşması durumudur.
Birincil Disleksi: En sık rastlanılan disleksi türüdür. Yaşla değişmeyen bu tip öğrenme bozukluğu beynin sol tarafında meydana gelir.
İkincil Disleksi: Fetusun erken gelişim aşamasında oluşan problemlerden dolayı meydana gelir. Bu tür hastalık çocuğun büyümesi ile azalabilir.
Travma Disleksisi: Çocuk veya yetişkin bireylerde hastalık ya da travmalardan dolayı gelişen hasara bağlı oluşur.
Disleksinin en erken semptomları 1-2 yaş çocukluk çağında görülebilir. Çocuklar bu dönemde ses çıkarmaya ve konuşmayı geliştirmeye başlar. Fakat konuşma gecikmesi yaşayan her bireye disleksi denilemez. Yanı sıra aile geçmiş öyküsünde disleksi olan ebeveynler bu dönemde çocuklarını daha yakından takip etmelidir.
Disleksi hastalığı belirtileri genellikle okul öncesi dönemde farkedilmeyebilir. Okul çağında genellikle bu durumu ilk anlayan kişi çocuğun öğretmeni olur. Okul öncesi çocuklarda disleksi riskine sahip olabileceğine bazı belirtiler işaret edebilir:
Okul çağında olan bir çocukta ise öğrenme güçlüğü belirtileri daha belirgin bir şekle gelebilir.
Genç ve yetişkin kişilerde görülen öğrenme bozukluğu belirtileri ise çocuklarla benzerdir.
Çocuklar genellikle okul öncesi dönemde okuma için hazır bir hal alabilir. Fakat disleksi hastalığı olan çocuklar okuma temellerini henüz kavrayamaz. Çocuğun okuma seviyesi yaşının altında ve özel öğrenme güçlüğü belirtileri gösteriyorsa doktora başvurulması tavsiye edilir.
Disleksi hastalığı için yıllardır süren çalışmalar devam etse de net olarak nedeni hala bulunamamıştır. Fakat sebep olabilecek bazı etkenler mevcuttur.
İlk olarak aile bireylerinden gelen genetik aktarım sayılabilir. Bu görüşün nedeni disleksi saptanan hastaların %40’ının kardeşlerinin de öğrenme zorluğu yaşadığı görülür. Diğer etken ise, anne karnındayken fetüsün bazı dış etkenler; nikotin, ilaç veya enfeksiyona maruz kalarak beyin okuma kısmının hasar görmesi olarak belirtilir. Bu görüşün nedeni ise; disleksi hastalarının ve normal kişilerin beyin anatomisinin incelendiğinde farklılık göstermesidir.
Disleksi için belirli bir tanı testi bulunmaz. Fakat teşhis için doktor bazı etkenleri göz önünde bulundurur bunlar şu şekilde olabilir:
Disleksi tedavi edilebilir mi? Çoğu ebeveynin sıklıkla sorduğu bir sorudur. Disleksi kişinin hayatı boyunca yaşayacağı bir durum olacağı için, yol açtığı problemler karşısında alınacak tedbirler ile tedavi oluşturulur. Çünkü diğer hastalıklar gibi ilaç veya ameliyat ile tedavisi olan bir hastalık değildir.
İlkolkul döneminde anlaşılan bir disleksi teşhisi durumunda hemen çocuk özel bir eğitime tabi tutulmalıdır. Çocukta zekada bir gerilik olmadığı için bu birebir özel eğitim onu yaşıtlarıyla aynı seviyeye getirebilir. Fakat özel eğitim verecek kişinin de bu konuda özel eğitim almış bir öğretmen olması gerekir.
Eğitime ek olarak çocuğun farklılıklarından dolayı diğer çocuklara uyum sağlaması için terapi ihtiyacı doğar. Bu yüzden terapi de alması gerekir. Terapistin bu süreçte eğitim veren kişi ile senkronize çalışması oldukça önemlidir. Ayrıca bu bireylerin normal çocuklara göre daha yavaş yazma ve okuma durumu göz önüne alınarak sınav ve derslerde daha fazla vakit verilmesi gerekir.
Anne babanın rolü de bu aşamada oldukça büyüktür. Çocuğu hem duygusal hem de eğitimsel açıdan desteklemeleri gerekir. Gerekirse bir kitabı anlaması için sesli olarak tekrar tekrar okumaları gelişim açısından olumlu olabilir.
Erken tanının oldukça önemli olduğu öğrenme bozukluğunda, kişilerin çocuğu veya yakını hakkında disleksi şüphesi bulunuyorsa hemen bir uzmana başvurmalarında yarar vardır.