Kısırlık, çiftlerin korunmasız ve düzenli cinsel ilişkiye rağmen bir yıl boyunca hamilelik elde edememesi durumunda ortaya çıkan bir durumdur. Bu sorunun hem erkek hem de kadında eşit oranlarda görülebilmektedir. Modern tıp yöntemleriyle doğru tanı ve tedavi süreçleri önemlidir. Yazımızda kısırlığın tanımını, çiftlerin ne zaman doktora başvurması gerektiğini ve merak edilenler kapsamlı bir şekilde ele alınmıştır.
Kısırlık, evli bir çift, korunmasız olarak düzenli cinsel ilişkiye rağmen bir yıl boyunca hamilelik oluşmamışsa, bu duruma tıp dilinde "infertilite" yani halk arasında "kısırlık" denir. Bu tanım dikkat ederseniz sadece kadını veya erkeği içermemekte, bir çiftten bahsedilmektedir.
Geniş araştırmalar gösteriyor ki, bir çiftin bir yıl boyunca hamileliği olmazsa ve kadın doğum ve üroloji uzmanlarına başvururlarsa, problemin sebebinin yüzde 50 kadın, yüzde 50 erkek tarafında olduğu ortaya çıkıyor. Bu oldukça anlamlı bir bulgudur. Hayatın her alanında olduğu gibi, bu konuda da roller eşit.
Kısırlık halk arasında maalesef geleneksel bir yanlışlıkla kusur olarak görülmektedir. Aile içersinde de herhangi bir "kusur" aranıyorsa, bu genellikle kadında aranır. Özellikle kırsal bölgelerde ve Anadolu'nun iç kesimlerinde, bir çiftin çocuk sahibi olamaması durumunda ilk olarak kadının üzerine gidilir. Aile ve akrabalar tarafından, "Bir kusur var mı?" diye sorgulanır. Aylar, belki yıllar geçer ve kimsenin aklına çiftin erkek üyesinde bir sorun olup olmadığı gelmez.
Bazı örneklerde, 15 yıllık evli kadın sürekli "kusur" arayışıyla baskı altında tutulmuş. Sonunda bir şekilde erkek partner muayeneye razı olmuş ve problemin tamamen onda olduğu ortaya çıktığı görülmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur: Kısırlık, yani çocuk sahibi olamamak, tıpkı grip veya nezle olmak gibi, insanın kendi kabahati veya kusuru olmayan bir sağlık problemidir.
Kadında da erkekte de kısırlık sorununu bir "kusur" olarak yaftalamak doğru değildir. Bu durum, o şahsı ve çifti çok zor durumda bırakır. Bu nedenle, çiftlerin çocuk sahibi olamama durumunda hem erkek hem de kadının incelenmesi gerekir.
Bir çift evlendikten altı ay sonra hamilelik yok diye hemen doktor doktor dolaşmak gerekmez. Bilimsel ve kanıta dayalı olarak, bir yıl süre tanınması önerilir. Çünkü, bir kadının bir aylık adet döngüsü içerisinde yumurtanın döllenebilme süresi sadece 48 saattir. Dolayısıyla, bu kısa süre içerisinde hamilelik gerçekleşmeyebilir. Bu durum oldukça normaldir. Bu yüzden 12 ay beklemek önerilmektedir.
Bir yıl sonra hamilelik gerçekleşmemişse, çiftin her iki üyesi de incelenmelidir. Erkek üroloji uzmanına, kadın ise kadın doğum uzmanına başvurmalıdır. Erkekler için hemen "kısır" demek doğru değildir; çeşitli testler ve araştırmalar yapılır. Eğer doğal yolla çocuk olmasına engel bir durum tespit edilirse, bu duruma "kısırlık" denilebilir.
Tıp dilinde kısır, asla çocuğu olmayacak anlamına gelmemektedir. O an için çocuğu olmuyor, araştırılmaya ve tedaviye muhtaç olduğu anlamına gelmektedir.
Kısırlık, toplumda kadına atfedilen bir "kusur" olarak görülmemelidir. Bu, hem erkek hem de kadının eşit derecede etkilenebileceği bir sağlık problemidir. Çiftlerin bu süreçte birbirlerine destek olmaları ve toplumun da anlayışla yaklaşması önemlidir.
Erkeklerde kısırlık, toplumda sıkça karşılaşılan bir durumdur ve tedavi yöntemleri arasında bitkisel çözümler de merak edilmektedir. Bu konuda bazı yanlış yönlendirmelere ve uygulamalara karşı dikkatli olunması gerekmektedir.
Bitkisel tedavi türleri bazı hastalıklara iyi gelebilmektedir. Ancak bu tür tedavilerin modern tıp yöntemleriyle birlikte değerlendirilmesi önemlidir. Çiftlerin çocuk sahibi olma sürecinde doktora başvurmadan, problemin kaynağını bilmeden direkt aktara gitmesi ve çeşitli karışımları denemesi yanlış bir yaklaşımdır.
Çocuk sahibi olamama durumunda öncelikle modern tıbbın sunduğu imkanlardan faydalanılmalıdır. Kadın doğum ve üroloji uzmanları tarafından yapılan değerlendirmeler sonucunda, tıbben düzeltilebilir ve tedavi edilebilir sebepler ortaya çıkarsa, bu problemler uygun tedavi yöntemleriyle çözülebilir. Bu sayede çiftler çocuk sahibi olabilirler.
Ancak, bazen tüm tetkiklere rağmen tıbbi olarak bir sebep bulunamaz. Bu durumda, yardımcı üreme yöntemleri (aşılama, tüp bebek) önerilir. İşte bu noktada, bitkisel tedaviler denenebilir. Ancak bu tedavilerin de bilinçli bir şekilde uygulanması önemlidir.
Bitkisel tedaviye başvurmak isteyenlerin, bu konuda deneyimli ve açık görüşlü bir hekime danışmaları gerekmektedir. Bu tür bitkisel tedaviler, eczanelerden temin edilebilecek, bitkisel kökenli ilaçlar şeklinde de bulunabilir. Örneğin, balık yağı içerikli veya bitkilerden türetilmiş bazı maddeler, sperm hareketliliği ve canlılığına fayda sağlayabilir.
Bu tür bitkisel tedaviler, bilimsel olarak da desteklenen içeriklere sahip olabilir. Ancak, bilinçsizce kullanılan bitkisel karışımların hiçbir kanıta dayanmayan, mantıksız ve anlamsız çabalar olduğunu unutmamak gerekir.
Sigara ve alkol kullanımının kısırlığa doğrudan sebep olduğunu söylemek yanıltıcı olabilir. Bu konuyu bilimsel gerçeklerle açıklamak önemlidir. Sigara ve alkol kullanımıyla ilgili doğru bilgilere dayanmayan genellemeler yapmak, bazı kişilerin yanlış anlamalarına neden olabilir.
Sigara içenlerin sperm sayısı ve hareketliliğinde bozulmalar olduğu, sperm kalitesinin düştüğü bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Özellikle Batı ülkelerinde yapılan araştırmalar, düzenli sigara kullanımının sperm kalitesini olumsuz etkilediğini göstermiştir. Ancak, bu bozulma her zaman çocuk sahibi olamama düzeyine ulaşmaz.
Örneğin, 20 yıldır günde iki paket sigara içen birinin beş çocuğu olabilir. Bu durum, sigara içmenin her zaman kısırlığa yol açmadığını gösterir. Bu yüzden, doğru ifade şu olmalıdır: Sigara kullanımı sperm kalitesini bozabilir. Çocuğu olmayan bir erkeğin sperm kalitesi, sayısı ve hareketliliğinde bozulma varsa ve sigara kullanıyorsa, bu kişinin sigarayı bırakması gereklidir. Çünkü mevcut durumda zaten bir bozukluk vardır ve sigara bu durumu daha da kötüleştirebilir. Böyle durumlarda, sigarayı bırakmak sperm kalitesini artırmak için önemli bir adımdır.
Alkol, sigara kadar doğrudan sperm sağlığını ve kalitesini etkilemez. Ancak, yüksek dozda alkol kullananlarda genel sağlık bozulması, karaciğer hasarı gibi problemler ortaya çıkabilir. Bu tür sağlık sorunları, cinsel sağlığı ve erkeklik fonksiyonlarını olumsuz etkileyebilir.
Alkolik olan kişilerde cinsel sağlık sorunları, kısırlıktan ziyade genel cinsel fonksiyonlarda bozulmalar şeklinde görülür. Bu nedenle, alkol tüketiminin de sınırlandırılması gereklidir.
Kısırlığın genetik bir hastalık olduğunu söylemek yanıltıcı olabilir. Evet, genetik faktörler kısırlığa neden olabilmektedir. Ancak bu sebepler, kısırlığın yalnızca küçük bir kısmını oluşturur. Kısırlığın genetik dışındaki birçok sebebi de vardır. Dolayısıyla, kısırlığa yol açan genetik bozukluklar vardır ama kısırlığın büyük bir kısmı genetik dışı nedenlerden kaynaklanır.
Bazı ailelerde ve sülalelerde, nesilden nesile geçen genetik hastalıklar kısırlık ile birlikte seyredebilir. Bununla birlikte, genetik faktörlerin kısırlığa yol açma oranı düşüktür. Örneğin, kromozom bozuklukları kısırlığın genetik sebepleri arasında yer alır. Erkeklerde genetik ve kromozom bozuklukları araştırılırken, 46 kromozom yerine farklı bir kromozom dizilimi görülebilir. Bu durumda, genetik ve kromozom bozukluklarına bağlı kısırlık teşhisi konur.
Kadın kısırlığında yaş gerçekten çok önemli bir faktördür. Kadınlar belli bir yaştan sonra menopoza yaklaşır ve yumurtlama kapasitesi azalır. Bu durum, kadınlarda kısırlık sorununu büyük ölçüde etkiler. Menopoza girdikten sonra kadınların çocuk sahibi olması mümkün değildir çünkü yumurtlama durmuştur.
Erkeklerde ise benzer bir durum söz konusu değildir. Yaş ilerledikçe kısırlığın arttığı veya belli bir yaştan sonra erkeklerin çocuk sahibi olamayacağına dair bir sınır yoktur. 70-80 yaşındaki erkeklerin bile çocuk sahibi olduğu birçok örnek vardır. Bu durum, erkeklerin yaşamları boyunca sperm üretmeye devam etmeleri sayesinde mümkündür.
Elbette, yaş ilerledikçe sperm üretimi ve kalitesi biraz düşebilir. İleri yaşlarda sperm kalitesinin ve testislerin hormon üretiminin biraz azalması beklenir, ancak bu düşüş genellikle kısırlığa yol açacak boyutta olmaz. Erkekler, 50, 60 hatta 70 yaşında bile çocuk sahibi olabilirler ve bu durum dünya genelinde binlerce, milyonlarca örnekle desteklenmektedir.
Kısırlık, hem kadınlarda hem de erkeklerde çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir.
Daha önce bahsettiğimiz gibi, kromozom bozuklukları kısırlığın genetik nedenleri arasında yer alır. Erkeklerde 46 XY kromozom diziliminin farklılık göstermesi kısırlık sebebi olabilir. Ancak genetik faktörler kısırlığın sadece küçük bir kısmını oluşturur.
Kısırlık sebeplerinden bir diğeri hormon bozukluklarıdır. Beyinden, özellikle hipofiz bezinden salgılanan hormonlar ve bunların etkisiyle erkek yumurtasından salgılanan hormonlar kısırlık üzerinde büyük etkiye sahiptir. Hormon tahlilleri yapıldığında, bazı hormonların çok yüksek veya çok düşük olması kısırlık sebebi olarak değerlendirilir. Hormon dengesizlikleri kısırlığa yol açabilir.
Geçirilmiş veya geçirilmesi gereken ancak geçirilmemiş bazı ameliyatlar da kısırlığa sebep olabilir. Örneğin, inmemiş testis (kriptorkidizm) hastalığı sıkça karşılaşılan bir durumdur. Yeni doğan erkek çocuklarda testislerin torbada olması gerekir. Eğer bu durum fark edilip çocuk bir yaşına gelmeden ameliyatla düzeltilmezse, ileride kısırlık riski artar.
Özensiz yapılan kasık fıtığı ameliyatları da kısırlığa sebep olabilir. Ameliyat sırasında sperm kanalları yanlışlıkla bağlanabilir veya zarar görebilir. Bu nedenle, bu tür ameliyatların dikkatli bir şekilde yapılması çok önemlidir.
Radyasyon ve kemoterapi gibi tedaviler, özellikle genç yaşta bu tedavilere maruz kalan erkeklerde ciddi kısırlık nedenlerindendir. Radyoterapi ve kemoterapi alacak olan genç erkeklerin sperm örneklerini dondurmak, ileride çocuk sahibi olabilmeleri için önemli bir önlem olabilir. Bu tedaviler, testislerde kalıcı hasara neden olabilir ve sperm üretimini durdurabilir.
Bazı cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar da meni yollarında tıkanıklıklara neden olarak kısırlığa yol açabilir. Bu enfeksiyonların zamanında ve doğru bir şekilde tedavi edilmesi önemlidir.
Son olarak, sıkça görülen bir diğer kısırlık sebebi varikoseldir. Varikosel, testislerdeki toplardamarların genişlemesi ve kanın düzgün dolaşamaması durumudur. Bu durum, testislerde ısının artmasına ve sperm üretiminin olumsuz etkilenmesine neden olabilir.
Varikosel, yumurtalar etrafındaki toplardamarların (kirli kan taşıyan damarların) varis haline gelerek genişlemesi ve içinde kan birikmesi durumudur. Bu durumu, bacaklarda görülen varislere benzetebiliriz. Yumurtaların etrafında oluşan bu varislere varikosel denir. Varikoselin önemi, kısırlıkla olan ilişkisi nedeniyle büyüktür.
Türkiye’de 42 milyon erkek nüfus bulunmakta ve bu erkeklerin yaklaşık ’sinde varikosel görülmektedir. Çocuğu olmayan erkekler arasında ise bu oran @’a yükselmektedir. Yani, çocuğu olmayan her 100 erkeğin 40’ında varikosel bulunmaktadır. Bu oldukça yüksek bir orandır.
Varikosel, çeşitli mekanizmalarla yumurtaların çalışmasını ve sperm kalitesini olumsuz etkileyebilir, bu da erkeğin çocuk yapma kabiliyetini azaltabilir. Eğer kısırlık araştırmaları sonucunda tek sebep olarak varikosel tespit edilirse, bu durum ameliyatla düzeltilebilir ve çocuk sahibi olma ihtimali artar. Kitaplarda da belirtildiği gibi, erkek kısırlığının düzeltilebilir sebepleri arasında varikosel ilk sırada yer alır. Bu yüzden, varikosel varsa ümit de vardır.
Kısırlık sebeplerini tespit etmek için detaylı bir araştırma yapılması gerekmektedir. "Çocuğum olmuyor" diye başvuran bir erkek hastayı değerlendirirken şu adımları izlenir:
Öncelikle hastanın geçmiş sağlık durumu hakkında bilgi toplarız. Geçirilmiş ameliyatlar, kemoterapi veya radyoterapi tedavileri, iltihap hastalıkları ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar gibi konuları sorulur. Bu süreç yaklaşık on beş dakika kadar sürebilir ve hastadan mümkün olduğunca detaylı bilgi alınır.
Fiziksel muayene, özellikle genital bölgenin ayrıntılı bir şekilde incelenmesini içerir. Bu muayene ile fiziksel anormallikler veya varikosel gibi durumlar tespit edilebilir.
Erkek kısırlığının en önemli göstergesi semen analizi (sperm tahlili)dir. Bu test laboratuvar ortamında yapılır ve sonuçlar taze örnek üzerinden değerlendirilir. Semen analizi, spermin hem fiziksel hem de kimyasal özelliklerini ayrıntılı olarak inceler. Bu test, kısırlığın tanımlanmasında büyük önem taşır.
Semen analizinde bozukluk tespit edilirse, kan tahlilleri, kromozom analizleri, meninin mikrobiyolojik incelemesi ve testislerin Doppler ultrason ile görüntülenmesi gibi ek testler yapılır. Bu şekilde, kısırlığın nedeni net bir şekilde ortaya konabilir.
Bunlar dışında gen tahlilleri, kromozom analizleri, meninin mikrobik tahlili, yumurtaların renkli ultrasonu görüntülemesi ile tespit sağlanır.