İdrar kaçırma, istemsiz ve kontrol edilemeyen bir şekilde idrarın tutulamaması durumunu ifade eder. Bu durum, genellikle yaşla birlikte ortaya çıksa da genç yaşlarda da görülebilir. İdrar kaçırmanın ne olduğu, neden olduğu sorularının cevabı yazımızda.
İdrar kaçırma konusunu anlamadan önce, idrar yollarının anatomisini anlamak önemlidir. Üretra, mesane, üreter ve böbrekler; bu organlar, idrarın vücuttan atılmasını sağlayan karmaşık bir sistem oluşturur.
İdrar yolları, vücudumuzun karmaşık bir sistemini oluşturan önemli organları içerir. Bu yazıda, idrar yollarının temel anatomik yapısını inceleyerek, özellikle idrar kaçırma ile ilişkili süreçlere odaklanacağız.
Aşağıdan yukarıya doğru ilerleyerek başladığımızda, idrar yolumuz üretra ile başlar. İdrar deliğinden geçerek mesaneye ulaşırız. Mesane, idrarın biriktiği bir kese olarak bilinir ve halk arasında idrar kesesi veya idrar torbası olarak adlandırılır. Mesane sonrasında ise iki adet üreter bulunur, bu da iki böbreğe açılan kanallardır. Eğer ekstra bir böbrek yoksa, toplamda iki böbrek vardır.
Mesanenin kaslarının kasılma ve gevşemesi, bu bölgedeki sinirler ve beyin tarafından kontrol edilir. Normalde, mesane idrar doldukça esner ve buna bağlı olarak basınç artar. Ancak bu basınç artışı kontrol altındadır. Mesane altındaki kaslar, kesenin ağzını kapalı tutar, böylece idrar kaçışını engeller.
Üretra adı verilen bir kanal, mesanenin ardından gelir. Üretra kontrolü, hormonlar tarafından sağlanır. İdrar kaçırma durumunda, idrar kaçırma kontrol edilemeyen ve istemsiz bir şekilde idrar tutamama durumu olarak tanımlanır.
İdrar yollarının bu anatomik yapısını anlamak, idrar kaçırma sorununu anlamak açısından önemlidir.
İdrar kaçırma, tıbbi terimle "üriner inkontinans" olarak adlandırılır. Bu durum, her yaşta ortaya çıkabilse de genellikle ileri yaşlarda daha sık görülür. İdrar kaçırma sürekli olarak tekrarlıyorsa, bu durum hastalık olarak kabul edilir ve tedavi gerektirebilir. Bu durum, kişinin yaşam konforunu bozabilir ve sosyal-psikolojik sorunlara yol açabilir.
İdrar kaçırma, hem erkeklerde hem de kadınlarda görülebilen bir durumdur, ancak anatomik farklılıklar nedeniyle kadınlarda daha sık görülür. Özellikle ileri yaş hastalığı olarak bilinse de genç yaşlarda da karşılaşılabilir. Genetik faktörler, kilo, beslenme düzeni, hamilelik, menopoz, doğum yapma durumu, sigara ve alkol kullanımı; idrar kaçırma üzerinde etkili olan faktörler arasında yer alır.
Özellikle vajinal doğum geçirmiş kadınlarda, özellikle üçten dörtten fazla vajinal doğum yapmış olanlarda, pelvik taban kaslarının doğum esnasında zayıflaması nedeniyle idrar kaçırma görülebilir. Bu durum, bebeğin rahatça dünyaya gelebilmesi için pelvik taban kaslarının zayıflamasına bağlı olarak ortaya çıkar.
İdrar kaçırma, sadece fiziksel bir sorun değil, aynı zamanda psikolojik ve sosyal sorunlara da neden olabilir. Bu nedenle, belirtilerle karşılaşıldığında veya sürekli bir şekilde tekrar ediyorsa, bir sağlık profesyoneli ile görüşmek önemlidir. Uygun tedavi ve yaşam tarzı değişiklikleri ile idrar kaçırma sorununu kontrol altına almak mümkündür.
Üriner sistemle ilgili geçmiş operasyon geçmişi olan kişilerde de idrar kaçırma sorunuyla karşılaşmak mümkündür. İdrar kaçırmanın çeşitli tipleri bulunsa da, genel olarak üç ana tipi vardır. Stres inkontinans, sıkışma tipi idrar kaçırma ve mikst tip olarak adlandırılan bu tipler, farklı sebeplere ve belirtilere sahiptir.
Genellikle idrar yolu enfeksiyonu geçiren kadınlarda geçici bir durum olarak idrar kaçırma görülebilmektedir.
İdrar kaçırma genellikle ileri yaşlarda karşımıza çıkan bir sorun olsa da, genç yaşlarda da görülebilir; ancak genellikle ileri yaş hastalığı olarak kabul edilir. Obezite, idrar kaçırmanın en büyük risk faktörlerinden biridir. Karın içindeki basıncı arttıran her durum, idrar kaçırma riskini artırabilir.
Obezite dışında, ikinci önemli risk faktörü yaşın ileri olmasıdır, özellikle 45 yaş ve üzeri. Bu yaşlarda, idrar torbasının sarkması gibi durumlar ortaya çıkabilir. Özellikle çok sayıda doğum yapmış veya zor doğum geçirmiş kadınlarda, idrar kesesinin vajinadan dışarı çıkma durumu (sistol) gözlemlenebilir, bu da idrar açısından sorunlara neden olabilir.
Kabızlık da bir risk faktörüdür çünkü karın içindeki basıncı artırabilir ve sık kabızlık yaşayan kişilerde idrar kaçırma sık görülebilir. İdrar yolu enfeksiyonu (sistit) kronikleşirse, bu durumda kadınlarda idrar kaçırma da kronik hale gelebilir. Ayrıca, vajinal enfeksiyonlar ve bu enfeksiyonları sık yaşayan kadınlarda da idrar kaçırma sık görülebilir.
İdrar yollarında veya böbreklerde taş olması, şeker hastalığı (diyabet) olan kadınlarda, menopoz dönemindeki kadınlarda, zor doğum geçirmiş olan kadınlarda ve çeşitli ilaçları kullananlarda da idrar kaçırma görülebilir. Örneğin, kas gevşetici, tansiyon düşürücü veya idrar söktürücü ilaç kullanan kadınlarda bu durumla karşılaşılabilir.
İdrar kaçırma, cerrahi veya cerrahi dışı yöntemlerle, hatta ilaçlarla tedavi edilebilen bir durumdur. Bu rahatsızlık, bir tür fonksiyon bozukluğu olduğu için tedavisi dikkatlice planlanmalıdır. İdrar kaçırmanın türünün belirlenmesi, tedaviye başlamak için kritik bir adımdır.
Stres inkontinans örneğinde, ilk adım iyi bir muayene yapmaktır. Stres tipi idrar kaçırma genellikle cerrahi müdahale gerektirirken, sıkışma tipinde ise ilaç tedavisi uygulanabilir. Özellikle stresli idrar kaçırma sorunu yaşayan genç hastalarda ve TOT (transobturator tape) ameliyatları, dış genital bölge kullanılarak yapılan ameliyatlar arasında yer alır.
TOT ameliyatları dışında, cerrahlar bazen dış genital bölgeye girilmeden yapılan mini veya tek port ameliyatlarını tercih edebilirler. Bu, ameliyat sonrası iyileşme sürecini kolaylaştırabilir.
Sıkışma tipinde ise, kasılmaları engelleyici ilaç tedavisi yanı sıra pelvik kaslarını güçlendirmeye yönelik öneriler de bulunabilir. Pelvik kaslarını güçlendirmek için Kegel egzersizleri her tür idrar kaçırmadan muzdarip hastaya fayda sağlayabilir.
Tedaviye başlamadan önce, hastaya bazı önerilerde bulunulabilir. Bu öneriler arasında yaşam tarzı değişiklikleri, kilo kontrolü, doğru idrar alışkanlıkları gibi konular yer alabilir. Hastanın bu önerilere uyması, tedavi sürecinin etkinliğini artırabilir.
Menopoz, östrojen hormonunun azalmasıyla birlikte ortaya çıkan bir dönemdir ve vajina ile komşu olan idrar yolu ve mesanenin fonksiyonlarını etkileyebilir. Vajinal bölgedeki destek dokuların zayıflaması, bu dönemde idrar kaçırma ve mesanede sarkma gibi sosyal durumları beraberinde getirebilir. İdrar kaçırmanın temel nedeni, mesanenin zamansız kasılmasına bağlı olarak ortaya çıkan aşırı aktivitedir.
Menopozdaki hastalarda, özellikle tuvalete gitme sırasında yolda idrarını kaçırma durumu sıkça görülebilir. Bu dönemde stres inkontinans, taşma tipi idrar kaçırma veya ölçü tipi idrar kaçırma gibi farklı türlerde idrar kaçırma problemleri yaşanabilir. Genellikle lokal veya ağızdan alınan östrojen preparatları, bu şikayetleri azaltmada etkili olabilir.
Hamilelik sürecinde, fizyolojik değişimler nedeniyle sık idrara çıkma isteği oluşabilir. Bu durum, zamanla idrar kaçırmaya dönüşebilir ve gebelik boyunca, hatta sonrasında devam eden bir sorun haline gelebilir. Ancak genellikle hamilelikte yaşanan idrar kaçırma problemi kalıcı olmaz.
Hamilelikte ilk aylarda idrar kaçırma sorunu sık görülmez. Ancak hamileliğin ilerlemesiyle birlikte, artan karın içi basıncı nedeniyle idrar kaçırma durumu da artabilir. Özellikle hamileliğin altıncı ayından itibaren büyüyen bebek, mesaneye baskı yapabilir ve bu da mesanenin kontrolünü zorlaştırabilir. Hamileliğin son üç ayında ise rahim ve bebek hızla büyüdüğünden, idrar kaçırma problemi daha belirgin hale gelebilir.
Bu durum maalesef doğal bir durumdur. Ancak hamilelik döneminin geçici olduğunu ve genellikle doğum sonrasında idrar kaçırma probleminin azaldığını unutmamak önemlidir.
Kegel egzersizleri, pelvik taban kaslarını güçlendirmek amacıyla yapılan önemli bir uygulamadır ve tüm kadınların düzenli olarak yapmaları önerilmektedir. Bu egzersizler, idrar kaçırma, rahim sarkması gibi sorunların önüne geçebilir.
Kegel egzersizleri, herhangi bir pozisyonda başlanabilir. Ancak genellikle uzanırken yapmak idealdir. Egzersizler, pelvik taban kaslarının sıkılması ve 5 saniye boyunca bu kasların tutulması esasına dayanır. Bu işlemin 5 saniye süren bir dinlenme aşaması ile tekrarı, 3-4 defa gerçekleştirilmelidir.
Süreç ilerledikçe, kasları 10 saniye süreyle kasıp tutmak da hedeflenmelidir. Yani, önce 5 saniyeyle başlanır, ardından süre arttırılarak 10 saniyeye çıkarılır. Bu aşamada, kasları 10 saniye boyunca tutup sonra dinlenme esastır.
Bu egzersizler günde 3-4 kez tekrarlanmalıdır. Yapılırken en önemli nokta, doğru kasın kasılıp tutulduğundan emin olmaktır. Karın ve bel bölgelerinde ağrı hissedilirse, egzersiz yanlış yapılmış olabilir. Egzersiz sırasında nefesi tutmaya gerek yoktur.
Kegel egzersizleri, düzenli uygulandığında pelvik taban kaslarını güçlendirerek birçok sağlık sorununun önlenmesine yardımcı olabilir.